Eser PAŞA Sosyal Bilgiler Öğretmeni Yontma taş devri insanlık tarihinin en uzun dönemidir. İnsanlar tamamen doğaya bağlıdır. İnsanlar küçük gruplar halinde avcılık ve toplayıcılıkla hayatlarını devam ettirmişlerdir. Besin üretimine henüz geçilmemiştir.İşte o dönemlerden bir yerleşim yeri olan Mağaracık beldemizde tarihi bir mağara olan Barutlu Mağara ya da mağarada inci bulunduktan sonra İncili Mağara olarak anılan mağara hakkında bilgilerimizi paylaşacağız. Antakya il merkezinin güneybatısındaki Samandağ İlçesi’nin kuzeybatısında bulunan…
ASİ’nin SESİ
Derleyen: Zeynep SUVARİ & Çağlar POLAT Okuma ve öğrenme zorluğu çeken çocuklara özel eğitim veren bir okul için bağış toplama yemeğinde, çocuklardan birisinin babası katılımcılar tarafından asla unutulmayacak bir konuşma yaptı. Okula ve kendini adamış öğretmenleri kutladıktan sonra şöyle bir soru sordu: “Dışarıdaki etkenler tarafından etkilenmedikçe doğa her şeyi mükemmel bir şekil ve sırada yapıyor. Ama yine de oğlum Shay, diğer çocukların öğrendikleri gibi öğrenemiyor. Diğer çocukların…
Dr. Şerif Kurtuluş Size mahalle kahvesinde konuşulan – tartışılan bir konuyu aktarmaya çalışacağım. Hem de konuşulanları hiç değiştirmeden… Konu yolsuzluk üzerine idi. Kimse birbirinin sözünü kesmeden, konuyu derinlemesine konuştular. Konuşulanlara bazen onaylar gibi kafa sallandı, bazen tebessüm edildi. Bazen de çaresiz bir yüz ifadesiyle konuşuldu. Ama gelecek nesiller denildiği anda herkesin gözü parıldıyordu. Yolsuzluk kelimesinin sözlük anlamı; bir görevi, bir yetkiyi kötüye kullanma olarak tanımlanabilir. Sosyal toplum içerisinde…
MYTHOS ve NOEL Mitoslar bizim yaşantımızı derinden etkilemiştir. Hala pagan döneminden gelen bir takım geleneklerin, efsanelerin etkisi altında kalabiliyoruz. Bunun etkisinden bir türlü kurtulamıyoruz. Yaşantımızı, davranışlarımızı etkiliyor. Hesiodos’un “İşler ve Günler”adlı eserinde Prometheus’un yaşadığı Altın Çağda, yaşam şöyle tarif edilir: “Bu dönemde insanlar, dertlerin, hastalıkların yaşlanmanın var olmadığı, beslenmek için her şeyin var olduğu doğada çalışmadan cennette yaşar gibi yaşamlarını sürdürüyorlardı. Altın çağ dediğimiz bu çağda insanlar…
Günal’a Hiç adrese ulaşmayacak bir mektup daha sevgilim. 364 gün oldu ama acım azalmak bilmiyor, seni daha çok özlüyorum. Yüzün, gözlerin, sesin, kokun hepsi aklımda. Seni rüyamda görmek için her gece dua ediyorum. “Eşiniz öldü”, işte hayat iki sözcükle bitiveriyor. En yakınının öleceğini bilmek başka, ölümü görmek başka; bir uçurum var bilmekle görmek arasında. Umudu yok eden, kökünden söküp atan bir şey ölüm. Senden sonra darmadağınım, halimi kimselere…
Antakya doğumlu genç sinema yönetmeni Gökhan EVECEN ile kısa film üzerine bir söyleşi. Asi’nin sesi. Gökhan EVECEN KİMDİR? Bize kendinizi tanıtır mısınız. Gökhan Evecen: 1981 yılında Antakya’da doğdum. İlk ve ortaöğrenimimi Antakya’da tamamladım. 2000 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV bölümünü kazandım. Üniversite eğitimi sürecinde çeşitli kısa filmlerde senaristlik, oyunculuk, yönetmenlik yaptım. 2004 yılında üniversiteden mezun oldum. Mezun olduktan sonra İzmir’de ve İstanbul’da film setlerinde görev…
Dinsiz bilim aksak, bilimsiz din ise kördür. Einstein Rafi Okuyan Düşünce tarihinin en köklü tartışmalarından biridir.Din ve bilim arasındaki ilişkinin ne olduğu ? Bu ilişkinin karşıtlık temeline mi yoksa örtüşme eksenine mi dayandırılması gerekliliği, farklı düşüncelerin ortaya konulmasına neden olmuştur. Din olgusunu “ilahi kaynaklı” olarak kabul etmeyen ve dini “insan düşüncesi “ ürünü olarak kabul ettirmeye çalışan görüşler ,dinleri bilimin anti tezleri veya sistematik karşıtı olarak…
Acıkmış ay sürüleri dolaşıyor Mavi çayırlarda, Birikmiş gecelere düşüyor gölgeleri Ürkek tayların; Derinlerden gelen sesler Kaldırımları tutmuş, Suskun bir uğultuyu emziriyor Işıktan yatağında, Camları kırılmış pencereleriyle evler; Çalınan kapılarda Korkan yüzleriyle Çıkarıp kimliklerini gösteriyor, Tenlerine teyelleyip Titreyen elleriyle, Korkunun duraklarında Islak bir bulut, Kanat kanat her havalanışında, Kirpiklerimden bir ormana çarpıyor; Suların yüzünde Karaya oturmuş gölgeler Kentlerin limanlarında Yana yatmış gemilerle Dipleri tarıyor; Sancılı …
Suskunluk dün gibiydi Sessizliğin rengiyle dolu, Neye dokunsam güz, Çığlığı yarım kalan bir uçurum, Özgürlüğü kanatları olan Uzakların kuşlarıyla dopdolu; Dansını durmadan yenileyen kuğu Leylak renkli ufuklara bakıp Biriktirdiklerimdi, Öğrenip geliştirdiklerim; Su başlarında okuyup okuyup, Yırttığım bulutların gölgeleriydi; Sarı kaldırımlardan Uzun akşamlara gönderdiğim Vapurlarda büyüyen sardunyalar, Ak bir kireç sessizliğinden Şenliklerin sesini çıkaran Bahçe duvarları; Giyindiğin sevincin çözülmüş taylarıdır, Raylardan akıp gelen trenler Sırtında bozkır yeli Çamların fısıltısı…
Uyanır gidersin Dağlardan ovalardan öte, Kanadın ışık yükü Yıkanıp arınan serçe; İlkyazın sarı çiçeği Yamaçların tutamadığı gülme Leylağın unuttuğu yüz; Evlere tutunmuş sokaklardan sonra Onca yıkıntıyı tek başına Bahçelere bırakan, Sınırlarını yitirmiş düzlük Açar dalgın rüzgarlara Açar dilindeki uçurumları Biri oralardan sonra Biri büyür eski duygularla; Geceden taşıdıklarınla İnersin akan suyun yanına, Ellerin uzun kavak ağacı Ellerin ürkek erik çiçeği, Bir kuş uçar gider…