—Arapça tiyatro yapma fikri nasıl oluştu ve nasıl gelişti? Siz ,tiyatro ile uzun zamandır ilgilenen biri olarak böyle bir proje yapma düşünceniz var mıydı yoksa sonra gelişen kollektif bir çalışmanın ürünü mü? (Ne zaman başladı?)
Aslında benim hep anadilimle ilgili bir proje yapma fikrim vardı. İskenderun’un Karaağaç Beldesi’nde bir dönem faaliyet gösteren AKSİM’de ( Amanos Kültür Sanat ve İletişim Merkezi ) bunun temellerini attım. Oradaki kollektif ekip ile birlikte ilk perdesi Arapça, ikinci perdesi Türkçe olan bir oyun yazıp oynadık. Ancak İstanbul’da, Tiyatro Asi’nin üyeleri benden önce bir araya gelmiş ve bu işe niyetlenmişti. 2008 yılının Ekim ayında onlarla buluştuk ve bu yolculuğa beraber çıkmaya karar verdik.
-‘Mınşene Mebtıfrek’ adlı oyununuzda kullandığınız dil sadece Hatay’da yaşayan Arap kesiminin kullandığı bir dil. Proje neden bu yöresel dille sınırlı tutuldu? Kısaca anlatır mısınız?
Hatay’da konuştuğumuz dil yöresel bir dil mi? Yoksa bize unutturulan anadilimizin kalıntıları mı? Ya da asimile olmak üzere olan bir dil mi? Bilmiyorum. Ama Tiyatro Asi’nin anadili o dil, bunu biliyorum. Ve o dilde, dil ile ilgili eksikliklerimizi gidererek kendimize ve dilin edebiyatına katkı sunmaya çalışmak da en büyük amacımız…
-“Masreh al Asi “adlı tiyatro grubu olarak sadece ASİDER çatısı altında çalışan bir tiyatro topluluğu mu yoksa daha geniş projeler üstünde çalışmayı düşünüyor musunuz?
ASİDER çatısı, bizi buluşturan bir araya getiren de destekleyen bir çatı. Daha geniş projelerden kastınız bir tiyatro grubu olarak kurumsallaşmak ise bu her tiyatro grubunun hayalidir. Ama bunun için çok erken. Zaten şu an çalışmayı düşündüğümüz bütün projeler için ASİDER bize destek olmakta. Tiyatro Asi de az da olsa artık ASİDER’e destek olmaya başlamıştır. Bu ilişkinin güçlenmesi ve gelişmesi temennimiz. Hatta Arapça Müzik Atölyesi ile ortak bir proje yapmak çok heyecan verici…
— Oyununuzda özellikle Hatay bölgesinde yaşanan sorunları, o bölgeyi, o bölgenin kültürünü işlediniz. Hatay’daki toplumsal sorunlar ve o bölgenin kültürü için sizin genel olarak çalışma çizginiz diye bilir miyiz?
Elbette diyemeyiz. Tiyatro Asi olarak sanatın evrenselliğine inanmaktayız. Hatay’daki bütün sıkıntılar bizim için ne kadar önemli ise Dünya’daki sıkıntılara da aynı hassasiyetle yaklaşmaktayız. Sadece bu ilk oyunumuzda merkeze Hatay’daki temel sıkıntıları aldık demek, daha doğru olur. Bu ülkenin kültürel çoğulculukla ilgili bütün sorunları ne kadar derdimiz ise kendi ana dilimiz ile bir klasik oyunu oynamak da o kadar derdimiz.
—Oyununuzda ele aldığınız toplumsal sorunlar gerçekten bu gün o topraklarda yaşanıyor mu? Bir örnekle anlatır mısınız?
Bence ’Arabistan’ sorunu oyunda anlattığımız dönemden daha büyük bir yara olarak devam ediyor. Bugün oradaki çalışma koşulları çok daha ağır. Oyunda (1995 yılında geçen bir sahnede ) anadili Arapça olan bir öğretmen anadili Arapça olan çocuklara: “Arapça konuşmayın demedim mi”? Diye soruyor. Bugün orada yaşayan insanların oradan gelen baskılar ve kültürel çoğulculuk ile ilgili yürütülen ideolojik çabalar yüzünden yeni doğan çocuklara bu dili öğretemedikleri söylenebilir.Dolayısıyla yine bence; ele aldığımız toplumsal sorunların bugün daha yoğun bir biçimde yaşandığını söyleyebilirim.
—İzleyici kitleniz genel anlamıyla Hatay bölgesinin Arap kültürüne mensup insanlar. Bu izleyici kitlesi oyunlarınızda gerçekten kendilerinden bir şey bulduklarını size hissettiriyorlar mı veya siz bunu izleyici de görebiliyor musunuz?
Yazdığımız oyun Tiyatro Asi için o kadar bizden bizim yaşantımızdan bir oyundu ki, üç kere sahnelemiş ,defalarca provasını almış olmamıza rağmen ekip olarak komik sahnelerine gülmekten, hüzünlü sahnesinde de ağlamaktan kendimizi alı koyamadık. Aynı etkiyi seyircide hissettiğimizi ve seyirciden birebir duyduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Oyunun seyircide bu duyguları hissettirtmesi bizim çalışma azmimizi arttırıyor. Buradan onlara desteklerinden dolayı tekrar teşekkür etmek istiyoruz.
—Oyunlarınızı genelde ücretsiz oynuyorsunuz sizi maddi anlamda finanse eden bir kuruluş var mı? Kimlerden yardım alıyorsunuz?
İlk oyunumuzda ASİDER’in ve ekibin katkıları oldu. İkinci oyunda Hatay’da sponsor desteği bulduk. Üçüncü oyunda da masraflarımızı karşılayacak geliri getirecek kadar biletleri ücretlendirdik. Ekonomik sıkıntı bütün amatör tiyatrolar için temel sıkıntı bunun için uzun vadeli projeler geliştirerek ileride bu sıkıntıdan kaynaklı aksamalar yaşamamak için tedbir almak gerek. Bunu yapmak gerçekten zor ama zor ile uğraşmayı sevmek de gerçekçi…
—Ekip olarak çalışırken ne gibi zorluklarınız oluyor? Genel olarak sıkıntılarınızdan bahseder misiniz?
Bu soruyu hangi amatör gruba sorsanız cevaplar aşağı yukarı aynı olur. Mekân, zaman, ekonomi… Diye devam eder. Bu sıkıntıların onlarca grubun çalışmalarını engellediğini veya grupların dağıldıklarını gördüm ve yaşadım. Biz de böyle bir süreç yaşayabiliriz. Ancak bir derdi olan her amatör grup bunları göze alarak çalışmak zorundadır.
—Ekibinizdeki oyuncular genelde İstanbul’da okuyan üniversiteli gençlerden oluşuyor. Bu öğrenciler okullarını bitirdiğinde sizin için sorun teşkil etmeyecek mi yoksa yeni yüzlerle çalışmaya devam mı edeceksiniz?
Genelde İstanbul’da okuyan üniversiteli gençlerden oluşuyor demeniz hoşuma gitti. Çünkü aramızda bir de işçi var ve ben bu sayının artabileceğini düşünüyorum. Amatör gruplarda her zaman yeni yüz olur. İki yıl önce bizimle başlayan ama aramızda olmayan 5–6 kişi var. Ancak hali hazırda grupta aktif görev alan 18 kişi var. Bu sirkülâsyonun elbette dezavantajları var. Bunları da düşünerek hareket etmek gerekir. Bu iki yıllık deneyimi alan ve burada kalacak olan birkaç kişi bile bu çalışmanın devam etmesi için yeterli olur diye düşünüyorum.
—Oyunu yazarken ya da oynarken en çok etkilendiğiniz sahne hangisi? Neden?
Grup olarak ölüm haberinin geldiği sahneden nerdeyse her oyunda ve her provada etkilendik. Ekipte gurbetlik halini yaşamayan nerdeyse yok. Her ölüm erken ve zor ölümdür. Ama yokluklar yüzünden çıkılmış gurbette ölmek biraz daha zordur. Benim kişisel fikrim öğretmen olmam ile de ilgili olabilir. Anadili Arapça olan bir öğretmenin, anadili Arapça olan çocuklara Arapça konuşmayın demesi beni en çok etkileyen sahne.
Tiyatro Asi olarak ASİDER’de yürütülen bütün faaliyetlerin artmasını ve gelişmesini temenni ediyor, ASİ dergisinin ikinci sayısını da şimdiden kutluyoruz.