Edip Yeşil
Antakya/Serinyol Pir Sultan Abdal Dayanışma Derneği’nin (PİRSAD) faaliyetlerinden söz etmeden evvel kurulduğu dönemin sosyal, kültürel ve siyasi iklimiyle ilgili kısa bir giriş yaparak başlayalım yazımıza.
Üstümüze düşen Eylül külünün usul usul dağılmaya başlandığı doksanlı yıllardı. On yıl geçmiş üzerinden kara günlerin. Geçmişti geçmesine ancak taze yaraların izleri olabildiğince derin. 12 Eylül sonrası yepyeni ve genç bir kuşak, yıkımların arasından sıyrılarak heyecanlı bir şekilde kendini var etme eğilimi gösteriyor. Halkın yaşadığı siyasi, iktisadi ve sosyal kırılmalara, umutsuzluğa karşın genç kuşağın heyecanı umudu yeniden yeşertiyor. Halkın kimlik arayışı ve gençlikteki bu yeni yaşam dinamiği közün üstündeki külü savuruyor, küller altında kalan köz böylelikle kıvılcıma dönüşüyor. 12 Eylül darbesinin ardından ortaya çıkan bu tablo oldukça heyecan ve umut verici idi.
Serinyol’un köklü devrimci, sol geleneği üzerinde şekillenen mücadele, böylelikle eski ve yeni kuşaklar arasındaki yıkılmış olan köprüleri yeniden kurmuş oldu. Bir dizi sosyal, kültürel ve sanatsal faaliyetler, etkinlikler; o dönemde yeni kurulan (1994) Tavla Belediyesi’nin başlatmış olduğu kültür ve sanat festivalleri sürecine genç başkan Sabahattin İnal öncülüğünde Serinyol Belediyesi’nin de dahil olmasıyla birlikte yürütmekte olduğumuz aydınlanma faaliyetleri ivme kazanarak dernekle taçlanmış oldu. Serinyol Belediyesi’nin düzenlediği kültür ve sanat festivallerinde derneğimizin önemli katkıları oldu.
İnsan hakları, emek, demokrasi, özgürlük, barış ve sol değerler adına yola çıkmış, yaşama çağdaş ve laik bir perspektiften bakan dernekler, hiç şüphesiz demokratik ve örgütlü bir toplumun inşasında ciddi rol oynar. Çıkış noktası bu minval olan Serinyol Pir Sultan Abdal Dayanışma Derneği, beldemizdeki aydınların, gençlerin, kadınların ve solcuların girişimi neticesinde 1997 yılında kuruldu. Yetmişli yıllarda kurulan ve seksenli yılların başlarında kapanan Devrimci Kültür Derneği’nin ardından 12 Eylül sonrası Serinyol’da, Pir Sultan Abdal Dayanışma Derneği kurulan ilk dernek oldu. Binlerce insanın katıldığı etkinlik ve Ali Ekber Eren’in verdiği konserle Dernek, resmi varlığını ilan etmiş oldu. Pir Sultan Abdal’ın yaşam felsefesi ve haksızlık karşısındaki boyun eğmek bilmeyen onurlu ve dik duruşu derneğimize esin kaynağı olmuştur.
Bu kısa girişin ardından Derneğimizin uzun süre yürütmüş olduğu faaliyetlere ilişkin anlatıya geçebiliriz.
Yirmi yıllık bir dönem elbette ki bir kaç satırla anlatılacak gibi değil. Onlarca kültür sanat festivali, konserler, konferanslar, paneller, 1 Mayıs, 8 Mart, 15-16 Haziran, 2 Temmuz anma etkinlikleri, seminerler, ilaç kampanyaları, madde bağımlılığıyla mücadele kampanyaları, gazete (derneğin yayın organı), çocuklara yönelik masal ve kitap okuma etkinlikleri, kadın, emek, barış, özgürlük ve demokrasi mücadelesine ve toplumun aydınlanmasına katkı sağlayacak bir dizi faaliyet! Halkımızın yaşadığı sorunların çözümü noktasında sorumluluk bilinciyle hareket edilerek derneğimiz birçok çalışmaya da öncülük etmiştir.
Dünü Bugünü Yarını Alevilik Ve Direniş Cephesindeki Yeri
Yirmi yılı aşkın süredir yürütülen çalışmalar içerisinde öne çıkan önemli faaliyetlerden biri 2014’te uluslararası düzeye taşınan festival olmuştur. Festival kapsamında “Dünü Bugünü Ve Yarınıyla Alevilik Ve Direniş Cephesindeki Yeri” başlığı altında gerçekleştirilen konferansa yurt dışından (Arjantin, Lübnan, Suriye) ve yurt içinden çok sayıda katılımcı davet edilerek bölgemizde ve ülkemizde yaşayan Alevilerin sorunları ve çözüm önerileri, direniş cephesindeki yeri masaya yatırılmış ve tartışılmıştır. Hemen akabinde konferans sonuç bildirgesi yayınlanmıştır. Konferans olağanüstü ilgi görmüş, geniş yankılar uyandırmıştır. Türkiye’de bir ilk olması nedeniyle uzun süre gündemde kalarak ciddi etkiler yaratmıştır.
O yıl halkımızın kültürel değerlerine uygun içerikte tertiplenen festivalde Mısır’dan gelen sanatçı Mohamed Farghaly Hassan ve Mohamed Farghaly Mohamed yanı sıra Neval Mercan’ın da katılımıyla Arapça halk konseri gerçekleştirildi. Bölgemizin yetiştirdiği sanatçı Ali Nafile’nin de yer aldığı festival büyük bir coşku ve heyecanla izlendi.
Hemen ardından Defne Belediyesi’le birlikte ortaklaşa düzenlenen 1 Eylül Dünya Barış Günü etkinliğinde aynı sanatçılar yer almış, Arapça halk konseri gerçekleştirilmiştir. Mısırlı sanatçılar bölgeye dair önemli mesajlar vermiş, Ümmü Gülsüm’ün, Feyruz’un birbirinden güzel şarkılarını seslendirmişlerdir.
“Yetişmiş her insanın içinde, oynamak isteyen bir çocuk vardır.”
Çocuk deyince hayat duruyor. Hele ki içinden geçtiğimiz süreci göz önünde tutarsak çocuklara reva görülen kötü yaşamın çocukları ne kadar incittiğini, yok saydığını hep birlikte görüyoruz. Göçle birlikte gelen dalga dalga çocuk ölümleri, cinsel istismar, küçük yaşta yüklenen ağır sorumluluklara bakıldığında bu coğrafya çocuklar için adeta bir cehennem!
Her şeye rağmen iyi yerden bakıldığında iyi şeyleri görmek de mümkün.
Daha iyi bir gelecek, kendini bilen bir birey, paylaşımı, dayanışmayı, sevgiyi derinlemesine içselleştirmiş bir birey/toplum yaratılmasına katkı sağlayacak çocuklara yönelik çalışmalar derneğimizin aktiviteleri içerisinde önemli yer tutar.
“Yetişmiş her insanın içinde, oynamak isteyen bir çocuk vardır.” demiş Nietzsche. İçimizde her daim bir çocuk vardır. İçimizdeki çocuğun ölümü aynı zamanda kendi ölümümüzdür. Faaliyetlerimiz kapsamında çocuklara dönük kitap okumaları ve masal etkinlikleri yanı sıra etüt dersleri de verilmiştir. Samed Behrengi’nin “Küçük Kara Balık” masalıyla birlikte başlayan okuma/masal etkinlikleri “Bir Şeftali Bin Şeftali” gibi önemli eserlerin okunmasıyla uzun süre devam etmiştir.
Çocukların derneğimizi bir sevgi okulu gibi görmesi faaliyetlerimizi daha da kamçılamıştır. Festivallerimizde çocuklara daha çok yer vererek kendilerini gerçekleştirebilecekleri alanlar oluşturduk. Uçurtma şenliği, bisiklet yarışı, çocuk korosu, şiir gurubu, çocuk tiyatrosu, ödüllü koşu gibi bir dizi aktiviteyi çocuklara ayırdık. Festivalimize konuşmacı olarak davetli olan Bilgi Üniversitesi Öğretim üyesi Serhan Ada’nın Agos Gazetesi’nde yer alan festival değerlendirmelerinde o harika çocuklardan ve derneğimizin faaliyetlerinden övgüyle söz eder.
Uyuşturucu ve Madde Bağımlılığıyla Mücadele Kampanyaları
Toplumu bağımlı hale getirerek, çürüten, yozlaştıran, gençlerimizi zehirleyerek geleceğini karartan uyuşturucu ve madde bağımlılığı sorunuyla ilgili çeşitli kampanyalar düzenledik. Bu noktada da önemli sonuçlar aldık. Bir çiçekle bahar gelmez ancak deniz yıldızı hikayesinde olduğu gibi kurtarılan her bir deniz yıldızı için çok şey değişti. Çürümüş ve her şeye rant mantığıyla yaklaşan bir sistemde uyuşturucu ve madde bağımlılığının zararlarıyla ilgili bir bilinç oluşturmak, çocuklarımızı, gençlerimizi bundan uzak tutmaktı gayemiz.
Başta yerel yönetim olmak üzere Belde’de bulunan kitle örgütleri ve mesleki kurum temsilcileriyle, mahalle muhtarlarıyla, katkı sağlayabilecek gönüllü arkadaşlarla bir araya gelerek tertip komitesi oluşturmakla başladık işe. Yoğun bir tartışma ve fikir alış verişinin ardından kampanya sürecini hayata geçirdik. Kampanyada uyuşturucunun zararlarıyla ilgili broşürler, afişler, el ilanları, okullarda rehberlik servisleriyle birlikte hazırlanan slayt eşliğinde sunumlar, tiyatro gösterileri yürüttüğümüz kampanyanın sacayağını oluşturdu. Basın açıklamasıyla başlayan kampanya altı aylık bir sürece yayıldı. Kampanyanın olumlu etkilerini kısa süre içinde gördük.
Konuyla ilgili başımdan geçen kısa bir hikayeyi paylaşarak örneklendirmek isterim. Kampanya okullarda, salonlarda hızla devam ediyordu, duvarlarda, esnafın vitrinlerinde reklam panolarında her yerde uyuşturucu ve madde bağımlılığının zararlarıyla ilgili görsel afişler asılmış neredeyse her evde konuşulan konulardan biriydi kampanya. Sokakta yürürken bir anne önümü keser ve benimle konuşmak ister. Ters bir tepkiyle karşılaşacağımı düşünmüştüm. Hep olumsuzluğa ayarlı bir zihin yapımız var ya, ama öyle olmadı. Aramızda şöyle bir diyalog geçer: “Uyuşturucuyla ilgili yürüttüğünüz kampanya çerçevesinde çocuğum sunumu dinlemiş. Çok etkilenmiş. Çocuğum sigara içmemizi yadırgıyor artık. Dün, Anne içme şu sigarayı bırak artık, çok kötü bir şey dedi.” Ben de gülümseyerek “çok iyi yapmış” dedim. Güldük. “Yüreğinize sağlık, çok iyi yapıyorsunuz” deyip yoluna devam etti.
Kampanya belli aralıklarla iki defa düzenlendi.
Bedirge Gazetesi…
Derneğimizin yayın organı Bedirge Gazetesi haziran 2011’de yayın hayatına başladı. Neden Bedirge? Sorusuna kısa bir açıklama yapmak gerekirse; Bedirge, Serinyol’un eski ismi. Asimilasyon politikaları çerçevesinde birçok yerleşim yerinin başına gelen Bedirge’nin de başına geldi ve adı değiştirildi. Rivayet odur ki 1960’lı yıllarda dönemin başbakanı Adnan Menderes, Antakya’yı ziyaret eder. O esnada yolu Bedirge’ye düşer. Dönemin ağaları tarafından davullu zurnalı karşılanır. 1900’lü yılların başında göç almaya başlayan ve çok eski bir yerleşim yeri olmayan Bedirge’nin ismi, Menderes’in talimatıyla Serinyol olur.
Derneğimizin misyonlarından biri dil, kimlik yanı sıra kültürel ve tarihsel mirasımıza sahip çıkmaktır. Bir yanı Amik Gölü (Göl olan Amik 1970’li yıllarda kurutuldu), diğer yanı Amanos Dağlarıyla çevrili Bedirge, Antakya’nın şirin Beldelerinden biriydi. Biriydi diyoruz zira Hatay Büyükşehir projesiyle birlikte tüzel kişiliğine son verilerek mahalle oldu.
Derneğimizin yayın organı olan Gazeteye, Serinyol’un kadim ismini vererek Bedirge adını yaşatmak istedik. Gazeteye dernek çalışmalarını, toplumsal sorunları, gündeme dair konuları taşıdık. Kültür, sanat, edebiyat içerikli ürünler, makale ve inceleme yazıları yanı sıra çocuklarımızın üretimlerine de yer vererek kendini ifade edebilecekleri bir alan oluşturduk.
Dernek Şemsiyesi Altında Sinsice Gizlenmiş
Dinci-tarikatçı Örgütlenmenin Boşa Çıkarılması
Bir diğer önemli çalışmamız, dernek şemsiyesi altında sinsice gizlenmiş dinci-tarikatçı örgütlenme faaliyetlerini boşa çıkartmak oldu. Halkımızın zayıf noktası yoksulluğu kullanarak halkın içinde örgütlenme çalışması yapan gerici, şeriatçı öbeğin beldemizde dernek şemsiyesi altında çocuklara ve gençlere yönelik çeşitli faaliyetler yürüttüklerini daha işin başında fark ettik.
Bunun üzerine kararlı bir şekilde gidilmesi gerektiğini düşündük. Başta bununla ilgili olumlu havalar estirilmeye çalışıldıysa da, iç yüzü kısa bir sürede açığa çıkarıldı. Daha sonra beldede bulunan herkesi bir araya getirerek bu konuda belli bir duyarlılık oluşturduk. Teşhir kampanyalarıyla bu süreç işlemeye devam etti. Halkımızın sahip olduğu kültüre, kimliğe ve mayaya hiç uymayan bir zihniyeti temsil ediyordu bu öbek; bu nedenle tutunması mümkün değildi.
Derneğimizin girişimleriyle bir araya gelen diğer kitle örgütleri, yerel yönetim, muhtarlıklar ve halkın katılımıyla yürütülen mücadeleyle boşa çıkartılarak engellenmiştir. Bu şeriatçı öbek, 15 Temmuz’da siyasi darbe girişiminde bulunan FETÖ terör örgütünden başkası değildi.
Dernekler belli bir düşüncenin ve dayanışmanın birlikteliğidir. Çalışmalarında başarılı olmaları için halklaşması gerektiğinin altını ısrarla çizmek lazım. Bu dinci-tarikatçı ve benzeri örgütlenmelerin engellenmesinde en önemli nedenin bu olduğunu düşünüyoruz. Derneğimizin halkımızla el ele, omuz omuza vererek gericiliğe karşı verdiği ve belde halkı adına kazanılan bir mücadeledir.
Yönetim kurulu adına Dernek faaliyetlerimizle ilgili kısa kısa yapmaya çalıştığımız ancak birçoğuna bu sınırlı satırlarda yer veremediğimiz değerlendirmelerin, önümüzdeki dönemde yapılacak çalışmalara ışık tutacağını umuyor; sevginin, emeğin, barışın ve demokratik yaşamın egemen olduğu bir ülke ve dünya umuduyla sizleri selamlıyoruz…