Scroll Top

BİR CUMHURİYET KADINI ; DR. MAKBULE DIBLAN

Erkan GİRGİS

Editörden

Adana’lı Arap Alevi Makbule Dıblan, Cumhuriyet’in ilk yıllarının aksine 1940’larda kadının siyasi areneda ve toplumsal yaşamda yeniden arka plana itilip soyutlanmasına karşı direniş göstermiş Türk Kadınlar Birliğinin yeniden kurulmasını sağlamış ve kadınların haklarının kazanılması kadar korunup geliştirilmesi konularında döneminde aktif çalışmalar yapmıştır. Çeşitli uluslararası sağlık ve kadın kongrelerinde Türkiye’yi tek başına temsil etmiş Türkiye’nin ilk kadın gazetesinin başyazarlığını yapmıştır.


Dıblan ,kendi döneminde erkeklerin alanı sayılan siyaset alanında da 435 erkek milletvekiline karşı 9 kadın milletvekili arasında yer alarak söz sahibi olmuştur.
Dıblan yine kendi döneminde TC. Emekli Sandığı Kanunu nedeniyle söz aldığı meclis oturumunda, bu Kanunun 75. Maddesi ile ilgili olarak “25 yaşını doldurmuş olup da muhtaç bulunan kız çocuklarına aylık bağlanır” maddesi üzerine söz alarak, maddenin muhtaç bölümünün çıkarılması ve ayrıca ölüm tarihinde dul ya da boşanmış bulunanlar veya evlenme nedeniyle aylığı kesilmiş bulunanlardan, sonradan boşanan veya dul kalanlara eski aylıklarının tekrar bağlanması için Gümüşhane Milletvekili Tahsin Tüzün ile birlikte önerge hazırlamış  ve önergeyi kabul ettirmiştir.                                                    

Dıblan, Kadın haklarının yanı sıra Dr. olarak yurdun çeşitli yerlerinde verem ile mücadele etmiş Anadolu’nun en uç köşelerine hekimlerin hastalara ulaşabilmesi için Tren yollarının daha fazla artırılması içinde mücadele etmiştir.

76543.jpg

Erkan GİRGİS

48944897_777554269288743_782495311359639552_n.jpg

‘Tarihte Emeviler ele geçirdikleri yerlerde ilk iş olarak halkı köleleştirmişken, Aleviler ele geçirdikleri yerlerde ilk iş olarak halkı özgürleştirmişlerdir, Alevi inanç sisteminde akılcı olmayan hükümler yer almaz. ‘Akılcı olmayan da şeri olamaz’ …Tarih boyunca Aleviler bulundukları coğrafyada modernleşmenin ve ilericiliğin öncülüğünü yapmışlardır. Emeviler döneminde kadınların durumu genel olarak hiç iç açıcı değildi.

Bazı kaynaklarda Emeviler döneminin ortalarından itibaren , kadınların sokakta dolaşmasının ayıplanır bir hareket olarak görülmeye başlandığını; kadınların dükkanlara gitmesinin de yasaklandığını; kadının istediği şeyleri ancak bir başkasına aldırabildiğini; hatta kadınların, kocalarıyla birlikte sofraya da oturamadıkları belirtilir. (1)

İşte böyle bir ortamda . Hz Hüseyin a.s’ın kızı Sekîne bint Hüseyin yaşamı süresince dönemin en önde gelen, sosyal ve edebi yönüyle, ağır başlılığı, modernliği, dik duruşu ile topluma örnek bir kadın olmuştur. ibni Hallikan, Sekîne için: “Güzelliği ile, zekası ile, fazileti ile o dönemin kadınları arasında birinci gelmektedir”diyor. ‘Halifeler Devrinde Kültür’ adlı eserin yazarı De Slan ise, Sekîne hakkında şunları yazmaktadır: “O, dönemin en parlak kadını idi. Bilgisi, mevkii, zekası, zarafet ve inceliği, çevresinde genel bir saygı uyandırmıştı. Çağdaşı olan en iyi şairler, öğüt almak için ona başvururlardı”. demiştir. Kadınların çoğunun evden dışarı çıkamadığı bir dönemde, o sosyal faaliyetler içerisinde bulunmuş, erkeklerle bir araya gelip gece sohbetleri düzenleyip, karşılıklı konuşabilmiş, yöneticilerin huzuruna çıkıp şikayet ve ihtiyaçlarını iletebilmiştir. Bunun yanında dönemin kıyafet modasını da yönlendirmiştir.(2)

Sekîne bint Hüseyin bütün bu yaptıkları ile toplumun arka planına atılmış ,yok sayılmış Emevi kadınına model olmuş ve onların toplumsal yaşamda yer almalarını sağlamıştır, Başka bir örnek vermek gerekir ise 20.yy’ın Suriye Alevilerinin en alim Alevi şeyhlerinin başında gelen Şeyh Süleyman el-Ahmed’in kızı Jumana el-Ahmed Suriye’nin ilk kadın tıp doktoruydu. Jumana el-Ahmed döneminde aldığı akademik eğitim ve davranışları ile Suriye Kadınına örnek olan bir modeldi. Yukarıdaki örneklerden anlaşılacağı üzere ezber ve gerçekten uzaktan bilgilerle oluşturulan ön yargılara ve silinen tarihe rağmen Alevi kadını her dönemde aydın düşüncenin öncüsü olmuştur.

Makbule Dıblan ise Alevi tarihine ismini yazdıran, değişik coğrafyalarda yaşamış fakat misyonu değişik coğrafyalardaki hemcinsleri ile aynı olan, bulunduğu coğrafyada etrafını aydınlatan öncü kadınlar silsilesinin Anadolu’da genç Cumhuriyet döneminde yaşamış bir halkasıydı,1913 yılında Adana’da doğan Makbule Dıblan’ın  babası Adana’nın ilk sanayi atılımı yapanların başında gelen ve Kurtuluş savaşı dönemi Adana Bld. Bşk Mehmet Fuat’dır.

Mehmet Fuat ,Pozantı kongresinin toplanması gibi önemli bir misyonda üstlenmişti. Şehrin kaderini ele aldı. Şehirden kaçıp Toroslar’a  Pozantı’ya kaçan delegelerin korumasını diğer karargahlarla birlikte yürüttü. Büyük emeklerle toplanan Pozantı Kongresi Mustafa Kemal’in de Meclis Başkanı olarak katıldığı ilk ve tek kongreydi.

5 Ocak 1921 Adana kurtulduktan sonra Dünya Rekorlarına girecek bir Türk bayrağı yapımına başlandı bu bayrak şehrin merkezinde sergilenecekti. Tüm Adanalı kızlar seferber oldu bu bayrak için… Vilayet konağında faaliyet sürdü… Makbule de Dikişine katılan kızlardan biriydi. Şöyle anlatmış öyküsünü bir zaman : “İğneyi kumaşa batırdığım bir an… Parmağım iğneyle yaralanınca… Bayrağın rengine karışmıştı bir damla kan. Mehmet Emin Yurdakul’un ‘’Ey! İğnem dik!’’ şiirini hatırlayıverdim o zaman. Ve yaşlar boşandı hemen gözlerimden… Ama sevinçtendi gözyaşlarım değildi hüzünden ” (4)

Makbule Dıblan babası Mehmet Fuat Dıblan’ın mücadeleler ile geçen siyasi ortamı içerisinde çocukluğunu geçirdi. Makbule Dıblan’ın ailesinde sadece siyasetle uğraşan babası değildi. Annesi Fatma  hanım Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındıktan sonra Siyasete atılan ilk kadınlardan olacak ve Belediye meclis üyeliğine seçilecekti. Dıblan , ilk ve Orta öğrenimini Adana’nın o dönem ileri eğitim veren Amerikan kız kolejinde tamamladı. 1934 yılında Adana Kız Lisesini bitirdi. 1940 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu.(5) Makbule aynı zamanda Türkiye Arap Alevilerinin ilk kadın tıp doktoruydu. Asistan Dr. olarak Aydın’a tayin oldu. Orada Aydın Vatanseverler Derneği Başkanlığı, yaptı. Ardından Uzmanlık İhtisasını iç hastalıkları üzerine yapmak üzere Haydarpaşa Numune Hastanesine gelip ihtisasını tamamladı. İhtisasından sonra Rize Devlet Hastanesi Dâhiliye Mütehassıslığı ve Verem Dispanseri Başhekimliği, Ulusal Savaş Verem Derneği Kurucu Üyeliği, Serbest Hekimlik yaptı.(6)

Türk kadınlar birliği (TKB) Türk kadınının modern seviyeye ulaşması amacı ile 1924 yılında dönemin aydın kadınları ve Atatürk’ün eşi latife hanımın desteği ile kurulmuştu.1934 yılında kadınlara seçme seçilme hakkı tanındıktan sonra Türk kadınlar birliğinin(TKB) ,1935 yılında yapılan 5.Dönem milletvekili seçimlerinde, Meclis’e 18 Kadın milletvekili girmesine önayak olmuş ve amaçlarını gerçekleştirdikleri düşüncesiyle, için fesih kararı almıştı.1935’ten sonraki yıllarda kadının rolü gerileyerek kadın ev hayatına bağlı işlerle sınırlı tutulmuş, iş, eğitim, siyaset gibi sosyal alanlarda kadınlara bir rol ön görülmemişti. Çeşitli yayınlarda ağırlıklı olarak çocuk bakımı üzerinde durulmuş, “çocuk bakımı”, “çocuk psikolojisi” benzeri başlıklı yazılarla Türk kadınına iyi bir anne imajı çizilmişti(7) .

1923-1927 yılları arasında kadının iş gücüne katılımı % 81,5 iken 1950’de bu oran yine % 81,5’de kalmış, daha sonraki yıllar da % 36,4’e kadar düşmüştür. 1935 seçimlerinde kadın parlamenter sayısı 18 iken, 1943’de 16’ya, 1950’de 3’e düşmüştür. İlk seçimlerde parlamentonun % 4,6’sını kadın milletvekilleri oluştururken bu oran 1950 yılında % 0,6’ya düşmüştür(8) .

Cumhuriyetin ilk yıllarında kadınların siyasette ve sosyal yaşamdaki rolü, 1940’lı yılların başından itibaren gittikçe değişmeye ve gerilemeye başlamıştı. Cumhuriyetin ilk yıllarının aksine sonraki yıllarda Türk kadınının toplumsal yaşamda gerileyen bu durumu karşısında 1949 yılında Kadın haklarının, kazanılması için olduğu kadar, korunması ve geliştirilip, genişletilmesinin de gerekliliği karşısında, kurucularının başında Mevhibe İnönü’nün de yer aldığı Latife Bekir Çeyrekbaşı, Makbule Dıblan, Mebrure Aksoley, Kamile Erim, Neriman Sirer, Aliye Beyazıt, Lamia Refik Fenmen, Dr.Mediha Eldem, ve Necile Bilen’den oluşan aydın kadınlar tarafından TKB Türk Kadınlar Birliği, 13 Nisanda yeniden kuruldu.(9)

TKB’nin ikinci defa kurulması Türkiye kadınları için çok önemli bir atılımdı ve onlara yeni bir ivme kazandırdı. Adeta kırılma noktası yaşanarak Cumhuriyet tarihinde kadının toplumsal rolünde yeniden bir diriliş başladı. Ve bu dirilişin başını çekenler arasında Makbule Dıblan da bulunuyordu.

Makbule Dıblan’ın siyasi kimliğinin temeli kadın haklarını ve eşitlik konuları oluşturuyordu. Sayısız yurtiçi ve yurtdışı kadın kongrelerine katıldı. Türk Kadınlar Birliği, Adana Şubesi de Dr. Makbule Dıblan Başkanlığında kuruldu.

Dıblan, TKB içerisindeki faaliyetlerinden sonra 1946 yılında CHP genel başkan vekili Hilmi Uran’ın ısrarı üzerine milletvekili adayı olmayı kabul etti ve seçimlerde TBMM VIII. Dönem Adana’dan Milletvekili seçildi. Dıblan, Milletvekili olmaya karar verme aşamasında annesi Fatma hanımın büyük desteğini aldı. Çünkü o da politikaya yabancı değildi Kadın haklarının kazanılmasından sonra siyasete atılan ilk kadınların arasına girerek Adana Belediye meclis üyeliği yapmıştı. Milletvekili seçilen Dıblan, Türkiye Arap Alevilerinin ilk ve tek kadın milletvekiliydi aynı zamanda. Dönemine göre oldukça aydın görüşlü olan Makbule Dıblan kadın haklarının dışında Kimsesiz terkedilmiş ve anormal çocukların korunması hakkında Kanun tasarısı münasebetiyle sözleri, Verem Savaşı hakkında Kanun münasebetiyle sözleri ile mecliste kürsüde ön plana çıkıyordu.(10)

Dıblan aynı zamanda 1 Mart 1947 ‘de kurulan ‘Kadın Gazetesi’nin başyazarları arasındaydı. 1940’lı yılların başından itibaren Türkiye’de kadının rolü değişmeye başlamış ve kadın yayınları moda magazin içerikli, kadına ev kadını, iyi anne rollerini biçen yayınlar şeklini almıştı. Kadın yayınlarda ev hayatına bağlı işlerle sınırlı tutulmuş, iş, eğitim, siyaset gibi sosyal alanlarda kadınlara bir rol ön görülmemişti. Genellikle kadın yayınları bu yöndeydi. ‘Kadın Gazetesi’ kadınlara yönelik yayınların içeriğinin değiştiği, sosyal ve siyasi hayatta kadının etkinliğinin azaldığı bir dönemde bu duruma tepki olarak yayın hayatına başladı. Gazete, kadın yazarlar tarafından çıkartıldığı, kadınların hayatını anlattığı, kadınların siyasi, iktisadi ve sosyal olaylara bakış açısını gösterdiği, sahip olduğu hakları kullanılabilir hale getirdiği için bu ismi almıştı. Kadın Gazetesi’nin çıkış sebeplerinden biri de siyasi alandaki gelişmeleri yakından takip etmekti. Bundaki amaç; Türk kadınının daha bilinçli bir vatandaş olmasını sağlamak, sahip olduğu hakları kullanabilmesine ortam hazırlamak ve kadının yönetime katılabilmesini sağlamaktı. Kadın Gazetesi, sosyal bir gazete olmasının gereği olarak halkı ilgilendiren her meseleyi ele almaya çalışmıştı. Devletin ekonomik politikalarını ve bunların halkın üzerindeki yansımasını da konu edindi. Kız Enstitüleri, Kız Sanat Okulları , Kız Liselerinin tanıtımı yapılmış, tarihçeleri üzerinde durulmuş, yaptıkları faaliyetler anlatılmıştı.

Kadın gazetesi din konusunu da ayrı olarak ele almış olmakla birlikte çeşitli konuların arasında da konu edinmişti. Dinin çağdaş yaşam koşullarında engelleyici bir unsur olmaması, dini değerler çerçevesinde modern hayata ayak uydurula bilmesi tavsiye edilmişti.(11)

C:\Users\HP\Downloads\cc78.jpg

Kısaca Kadın gazetesi bulunduğu dönemde Türk kadınına öncülük etmiş ve onun yol gösterici ışığı olmuştur. Kadını ev ile sınırlandırmamış kadına daha geniş ufuklar açmıştı.

Makbule Dıblan Cumhuriyet kadınının öncü bir temsilcisiydi. Genç cumhuriyetin kadınının toplumun her alanında yer alması konusunda dönemin aydın kadınları ile birlikte mücadele verdi. Yurt içi ve yurtdışı kadın kongrelerine katılarak Modern Türk kadınını ona yakışır şekilde temsil etti. Cumhuriyetin ilk yıllarının aksine ileri ki yıllarda tekrar toplumsal yaşamın dışına itilmiş olan kadınları yeni bir dirilişle topluma kazandırdı.

Makbule Dıblan’ın ve aydın kadınların öncülük ederek yeniden kurulumunu yaptığı Türk Kadınlar Birliği (TKB) 60’lı ve 70’li yıllarda, Ülkemizin kadın potansiyeline büyük bir ivme kazandırmış, yönlendirme ve geliştirme açısından önder rol oynamıştır. TKB, yine 1960’larda ilk kez Cumhurbaşkanlığı kontenjanından, Zerrin Tüzün ve Übeyde  Belli’nin Parlamentoya Senatör olarak gönderilmesini sağlamıştır.

1990’larda ise “Yasalar Önünde Tam Eşitlik “ kampanyası çerçevesinde Medeni Yasanın ve Ceza Yasasının değiştirilmesi başarısına imza atmış ve kadına yönelik şiddetle mücadelede çok önemli bir yasa olan 4320 sayılı yasanın yazımında ve hayata geçmesinde yer almıştır.

TKB,2012 yılında, 6284 sayılı Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi ve Ailenin Korunmasına Dair yasanın aktif katılımcısı olmuştur. Halen başta Siyasi Partiler ve Seçim Yasaları olmak üzere, çeşitli yasa tasarılarının hazırlanmasına fiilen katkıda bulunmakta ve bu tasarıların yasalaşması için kamuoyu desteğini kazanmaya çalışmaktadır.

1970’te trafik kazasında hayatını kaybeden Makbule Dıblan’ın açtığı yolda yüzlerce Aydın Cumhuriyet kadını yetişti. O ,dönemine göre geri bırakılmış kadınların sesi olmuş ve kadınların toplumsal yaşamda yer almaları için büyük mücadeleler vermişti. Dıblan, Türk siyaset tarihi ve Türk kadın hakları mücadele tarihine ismini yazdırmıştır.

Kaynaklar:

1.Ramazan Altınay, ”Emeviler döneminde bazı yönleriyle kadın” Ekev akademi dergisi ,2004 ,S.84

2.Ahmet Ağaoğlu, İslamiyette Kadın, çev. Hasan Ali Ediz,1985

3. Arap Aleviler Tarihi ,M.G.et-Tavil /S. 274

4. http://www.altinsehiradana.com/Makale/adananin-kurtulusu-bes-ocak-mi/294/

5 . ‘Türk Kadın Değerlerimiz’, Kadın Gazetesi, S. 96, Yıl 2, 27 Aralık 1948, s. 1.

6. Tarih ve Toplum dergisi ,Mart 1998 ,sayı 171,s.45

7. Türk Kadını, Mart, 1944.

8. Emel Doğramacı, Türkiye’de Kadının Dünü ve Bugünü, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., Ankara, 1997, ss. 124-139

9. http://www.turkkadinlarbirligi.org/kurumsal/Tarih%C3%A7e

10..https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/td_v2_istatistik.tutanak_hazirla?v_meclis=&v_donem=&v_yasama_yili=&v_cilt=&v_birlesim=&v_sayfa=&v_anabaslik=&v_altbaslik=&v_mv=MAKBULE%20DIBLAN%20(DR.)&v_sb=&v_ozet=&v_kelime=&v_bastarih=&v_bittarih=

11. Ünal ,Birsen , Türk Kadınlığı için Çağdaş Bir Adım: Kadın Gazetesi (1947 – 1951)/Y. Lisans tezi

Dipnot: Kaynakçalara ek olarak Dr. Makbule Dıblan’ın yeğeni Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’ndan da ek bilgi alınmıştır.