Edip YEŞİL – en güzel üç sesten birini dinliyorum, gözlerim kapalı. insan ruhunu ve sert kaya parçacıklarını yumuşatan sürekliliği arşınlıyorum… Süveydiye’de okyanus oluyorum… dalgalar dibime çöküyor, vuruyor, kayıyor altımdaki kum taneleri birer ikişer rengârenk… taş atan çocukların bakışları düşüyor suya dalga, dalga hiçbir balıkçı oltasına takılmadan! siyonist miğferden seken taşları sayıyorum karşı kıyıda, Filistin’de, Beyrut’ta, Gazze’de bir, iki, üç, dört, beş… çocuklar koşuyor; koşun çocuklar koşun, barışa koşun….
Samandağ
Serkan KAZAN Yaşlı bir kentin yorgun insanlarıyız biz… Alnımız çizgili ve kaşlarımız çatıktır. Çalıştıkça var oluruz. Ve emekle bağlanırız hayata… Bir gün yeniler bir hafta yorulan bedenimizi… Pazar sabahları bir kahvaltı, bir kahve ve tv keyfidir. Sukünet ve eğlence ısmarlarız, bir günlük dingin zamanımıza. Çay demlenmiştir artık, kahvaltı vakti geldi. Saat 10 olmuştur. TRT’de Western kuşağı başlıyor. Veya diğer bazı özel kanallarda çocukluğumuzun kahramanı Red Kit… Betonlarından sıkıldığımız…
Nice aşkların başlangıç yeridir, çoğu aşka mezar olan bu küçük şehir. Ve bu küçük şehirde yaşanan aşklardan birinin yaralı kahramanlarından biriyim ben. Gözlerimi aşka açtığım günlerden birinde tanımaya başladım bu küçük şehri, beni çağırıyordu, her yanımı sarıyordu; görünümü sanki peri.. Ama gel gör ki içinde bir şeytan gizli. Taşıyla, toprağıyla, ağaçlarıyla, Titus’u ile, tüneli ile tam bir cennete bakıyordu gözlerim ama yaşadıklarıma bakılırsa, cehennemdeyim… Dağlarda yeşeren bitkilerin…
Yıllar su misali akıp geçiyor ömrümüzden, yeni yıllara yeni yollara koşuyoruz yüreğimizdeki umutlarla ve bir Samandağ canlanıyor gözümüzde, hayallerimizde … yıl 2014, Katı atıklar açısından dünyanın en kirli ikinci sahili, tıbbi atıklar açısından da birinci sahili olan Samandağ sahilinin günlük temizleme çalışmalarıyla değil, sorunun kaynağına inilerek Antakya ve çevresinde düzenli katı atık depolama tesisleri kurulması ve Asi nehrinin suyunun temizlenmesi yoluyla, denizin kirlenmesinin önlenmiş olduğunu düşünün. Akdeniz’in gemiler…
Samandağlı neyzen ve ney yapım ustası Cemil KAHİLOĞULLARI ile ney üzerine bir söyleşi: A.Aşker: Öncelikle kendinizi kısaca tanıtır mısınız?C.Kahiloğulları: 1957 yılında Samandağ’ın Cemal Gürsel Mahallesi’nde dünyaya geldim. A.Aşker: Daha önceden müzikle uğraşıyor muydunuz? Hiç müzik eğitimi aldınız mı? C.Kahiloğulları: 5 yaşıma gelinceye kadar rahmetli annemin güzel sesinden bize söylediği şarkılardan ilham alarak ben de küçük yaşta şarkı söylemeye başladım. Anasınıfındayken daha öğretmenlerim beni öğretmenler odasına çağırıp şarkı söyletirlerdi….
Huzdat HATAY Değişik sebeplerle çocuklarımıza öğretmediğimiz ana dilimizin unutulması, kültürümüzün de unutulmasını beraberinde getirmiştir. Çocukluğumuzda dinlediğimiz bilmeceleri ( hezzüvret) , atasözlerini (Emtel) unuttuk artık. Bunları çocuklarımıza taşıyamadık veya taşımadık. Bilerek veya bilmeyerek çocuklarımızın kendi kültürümüzden uzaklaşmasına sebep olduk. Zararın neresinden dönülürse kardır: Geç kalmış olabiliriz ama daha iş işten geçmedi. Çocukluğumda dinlediğim ve hatırlayabildiğim deyim ve atasözlerini sizinle paylaşmak,gelecek nesillere taşımak istiyorum. Yazıyı okurken zorlanacaksınız…
Samandağ Musa Dağı’ndan görmüştüm ilk Lazkiye’yi. Daha doğrusu hava berrak olduğundan ışıklarını görmüştüm. Lazkiye ile Samandağ (Sveydiye) ile arasında Kel dağı var. Gerçekten de dağ, kel. Deniz tarafından herhangi bir engel yok. Suya çizilen sınırı saymazsak. Sabah erkenden aldı bizi Antakya-Lazkiye arası çalışan taksici Remzi. Ciddi ama nüktedan, işini ve arabasını çok seven şelaleler ve yemekler beldesi Harbiye’den. “Ben olmasam siz yanmışınız” havasını taşıyor ve bunu size hissettiriyor…