Acıkmış ay sürüleri dolaşıyor Mavi çayırlarda, Birikmiş gecelere düşüyor gölgeleri Ürkek tayların; Derinlerden gelen sesler Kaldırımları tutmuş, Suskun bir uğultuyu emziriyor Işıktan yatağında, Camları kırılmış pencereleriyle evler; Çalınan kapılarda Korkan yüzleriyle Çıkarıp kimliklerini gösteriyor, Tenlerine teyelleyip Titreyen elleriyle, Korkunun duraklarında Islak bir bulut, Kanat kanat her havalanışında, Kirpiklerimden bir ormana çarpıyor; Suların yüzünde Karaya oturmuş gölgeler Kentlerin limanlarında Yana yatmış gemilerle Dipleri tarıyor; Sancılı …
Asım Öztürk
Suskunluk dün gibiydi Sessizliğin rengiyle dolu, Neye dokunsam güz, Çığlığı yarım kalan bir uçurum, Özgürlüğü kanatları olan Uzakların kuşlarıyla dopdolu; Dansını durmadan yenileyen kuğu Leylak renkli ufuklara bakıp Biriktirdiklerimdi, Öğrenip geliştirdiklerim; Su başlarında okuyup okuyup, Yırttığım bulutların gölgeleriydi; Sarı kaldırımlardan Uzun akşamlara gönderdiğim Vapurlarda büyüyen sardunyalar, Ak bir kireç sessizliğinden Şenliklerin sesini çıkaran Bahçe duvarları; Giyindiğin sevincin çözülmüş taylarıdır, Raylardan akıp gelen trenler Sırtında bozkır yeli Çamların fısıltısı…
Uyanır gidersin Dağlardan ovalardan öte, Kanadın ışık yükü Yıkanıp arınan serçe; İlkyazın sarı çiçeği Yamaçların tutamadığı gülme Leylağın unuttuğu yüz; Evlere tutunmuş sokaklardan sonra Onca yıkıntıyı tek başına Bahçelere bırakan, Sınırlarını yitirmiş düzlük Açar dalgın rüzgarlara Açar dilindeki uçurumları Biri oralardan sonra Biri büyür eski duygularla; Geceden taşıdıklarınla İnersin akan suyun yanına, Ellerin uzun kavak ağacı Ellerin ürkek erik çiçeği, Bir kuş uçar gider…