ÖLÜMÜNÜN 12. YILINDA SÜLEYMAN OKAY (1928-20 Eylül 1999) ŞİİR, ÖYKÜ VE YAZILARIYLA ANMAK… 20 Eylül 1999 yılında kaybettiğimiz babamız Süleyman Okay’ı bu kez şiir, yazı ve fotoğraflarıyla anımsamak istedik. Önce hoş bir delikanlılık şiiri verelim: PÜSKÜLLÜ BELÂ Belâsın başımda Püsküllü belâ… Yazmak için Ne hacet yıldızlara: Ne hacet ay’a? Sen varsın başımda; Belâ; Püsküllü belâ. Süleyman Hacımollaoğlu (1) Atayolu Gazetesi 19 Nisan 1947 Süleyman Okay’ın babası Köşker Arif…
Ekim 2011
Önceki yazımda öğrenme mekanizmaları üzerine yazmıştım fakat bu sayıda ise deneyim beceri ve zeka gibi kavramlarını irdelemeye çalışacağım. Önceki sayıdan hatırlayacağınız gibi uzun dönemli hafızadan bahsederken sinir hücreleri arasında bir köprü ve yeni bağlantılar ve yeni haberci proteinler olduğundan bahsetmiştik. Yanan bir sobaya elini uzatan çocuk ısıyı fark eder, ne olduğunu anlayamaz dokunur ve ısı acıma hissi yaratır. Nitekim çocuk elini çeker. Tekrar dokunur, tekrar yanar ve tekrar…
Murat HATAY Yuşa Arış’ın Art Arda toplu şiirlerinde dikkate değer miktarda kısa şiire rastladım. Kısalıklarının nedenini sorunca “Şiir kiloyla satılmaz. Hoş başka türlü de satılmaz” yanıtını verdi. Uzun yazmayı sevmediği için şair olduğunu, uzun yazabilseydi yazar olacağını ekledi sözlerine. Kitap da kısa bir şiirle başlıyor. ADINA Ne dalga Ne de kaya Deniz… Öylesine bir sevda. ÜRÜN Beynimi damıtıyorum gözlerinde Tek bir şey çıkıyor içinden Sen Sen…
Av. Metin ATLAN 1. sayıdaki yazımızda, Türkiye’deki anayasal gelişimi sağlayan etmenler üzerinde durmuştuk.Bu sayıda hangi yollardan geçilerek “anayasa” mefhumuna varıldığını anlatmaya çalışacağım. Anayasa durağına giden yolun başında Tanzimat döneminde çıkarılan fermanlar yer alır.Bu fermanlar Batı devletlerinde gelişen kapitalizmin Osmanlıya sirayet etmesi neticesinde doğan ihtiyaçlara cevap vermek üzere ilan edilmişlerdir. Tanzimat öncesi dönemde,anayasadan söz etmek mümkün değildi.Padişah,Tanrının yer yüzündeki temsilcisidir ve onun iki dudağı arasından çıkan söz anayasa hükmündedir….
Kanser; hücrelerde DNA’nın hasarı sonucu, hücrelerin kontrolsüz veya anormal büyümesi ve çoğalması anlamına gelir. Bu hücreler kanda ise kan kanseri, prostatta ise prostat kanseri, memede ise meme kanseri adını alır. Farklı doku-organlarda farklı isimlerle anıldığı gibi, farklı tip kanserler, farklı yayılma biçimleri, büyüme hızları, yayılma şekilleri de farklılıklar gösterir. Bu nedenle tedavi yaklaşımları da farklıdır. Kimisi Cerrahi, kimisi Radyoterapi – Kemoterapi veya kombine tedavilerde olabilmektedir… Meme Kanseri, Dünya…
Mehmet YUVA: “SURİYE’NİN RESMİ MEZHEBİ HANEFİLİKTİR” “BEŞŞAR ESAD HERHANGİ BİR ALEVİ KİMLİĞİ TAŞIMIYOR” Şam Üniversitesi öğretim üyesi Mehmet Yuva, Asi-Der’i ziyaretinde yapılan soru- yanıtlı sohbet toplantısında, Suriye’de kışkırtılmaya çalışılan Alevi-Sünni çatışmalarının toplumsal bir temeli olmadığını belirterek,; “Diyorlar ki Suriye’de bir Alevi iktidarı var. Benim nazarımda Beşşar Esad bir Alevi anne-babadan gelmesi dışında herhangi bir Alevi kimliği taşımıyor. Suriye anayasasında Suriye’nin resmi dini İslam’dır. Suriye’nin resmi mezhebi de…
Aradan bir yıl geçti. Heyecan, koşturmaca, stres ve korkunun ardından büyük bir coşku ve sevinçle biten bir “Hrisi günü” daha yaşadık. Heyecanlıydık; özlediğimiz dostlarımız gelecekti, onlarla hasret giderecek ve çocukluk günlerimizi anımsayacaktık. Heyecanlıydık, yüzlerce hemşerimizi bir arada görecektik. On beş gün önce işler planlanmış ve görev taksimi yapılmıştı. Hafta içinde yaptığımız değerlendirme her şeyin yolunda olduğunu gösteriyordu. Cumartesi geldi çattı ve koşturmaca başladı. Koşturmaca, ama maraton değil, yüz…
Nice aşkların başlangıç yeridir, çoğu aşka mezar olan bu küçük şehir. Ve bu küçük şehirde yaşanan aşklardan birinin yaralı kahramanlarından biriyim ben. Gözlerimi aşka açtığım günlerden birinde tanımaya başladım bu küçük şehri, beni çağırıyordu, her yanımı sarıyordu; görünümü sanki peri.. Ama gel gör ki içinde bir şeytan gizli. Taşıyla, toprağıyla, ağaçlarıyla, Titus’u ile, tüneli ile tam bir cennete bakıyordu gözlerim ama yaşadıklarıma bakılırsa, cehennemdeyim… Dağlarda yeşeren bitkilerin…
Yıllar su misali akıp geçiyor ömrümüzden, yeni yıllara yeni yollara koşuyoruz yüreğimizdeki umutlarla ve bir Samandağ canlanıyor gözümüzde, hayallerimizde … yıl 2014, Katı atıklar açısından dünyanın en kirli ikinci sahili, tıbbi atıklar açısından da birinci sahili olan Samandağ sahilinin günlük temizleme çalışmalarıyla değil, sorunun kaynağına inilerek Antakya ve çevresinde düzenli katı atık depolama tesisleri kurulması ve Asi nehrinin suyunun temizlenmesi yoluyla, denizin kirlenmesinin önlenmiş olduğunu düşünün. Akdeniz’in gemiler…